Fata Morgana – Gemiler Nasıl Uçar?
Tarih
19. yüzyılda “uçan gemiler” resmedilmiş kitaplara, hayal gücümüzün bütün nimetlerinden faydalanan hikayeler salıvermiş dört bir yanı, büyük çoğunluğu tarihe bulaşmış, rivayetler “tarih” olmuş. Uçan şehirlerin ve normal zamanlarda asla görünmeyen dağların belirli zamanlarda okyanusun ortasında belirmesi gibi olaylar mitolojiyi aşmış ve “korkan” insanın “gerçekliği” oluvermiş.
21. yüzyıldayız, odun’dan az sonra icad edilmiş bir kamera ile “3 saniye yeter de artar bile” kafasında çekilmiş bir görüntüde bulutlar üzerinde şehir görüyor toplum, ve kafayı yiyor. Neden? İnsan hiç merak etmiyor hatta, Çin gibi milyarların yaşadığı bir ortamda neden başka başka açılardan çekilmemiş bu bulutların üzerinde beliren şehir? Video’yu ekliyorum, maksat ibret olsun.
İbretlik Olay
Aslında kafayı yemiyor insanlar, yenecek bir kafa yok zira, korku var, mantıksızlık diz boyu, kendi anlamsızlıklarını dünyaya mâl edip doğa üstü bir şeyler olsun da ne olursa olsun kafasında coşan kitleler söz konusu, ve korkutuyorlar beni. Zira medya, ekonomi, sistem dediğimiz bütün çarklar bu kitlenin en ufak bir “kişisel gelişim” olgusunu düşünmeden, doğadan ve öz benliklerinden bile kopuk bir şekilde kendi zihinlerinin kölesi olarak yaşamaları üzerine kurulu… Tiksiniyorum.
Hayatımın kadını ile bir gün araba sürerken yoldaki o uzaklarda “su gibi gözüken” görsel yanılgı olayının nasıl oluştuğunu konuşmuştuk, ısı ile ilgiliydi biliyorduk mantık gereği, ancak fizik bilgimiz yeterli gelmediğinden dolayı bir türlü açıklayamıyorduk, araştıralım dedik biz, keşke herkes böyle dese.
Fata Morgana
Olayın bilimsel adı “Fata Morgana”, bu bulutların üzerinde şehir görmek ile aynı göz yanılgısı aslında. Kısacası sıcak hava – soğuk hava arasındaki değişim ışıkta “kırılma” yapıyor, tıpkı otellerdeki havuzların diplerinin “yamuk” ve “alçak” görünmeleri gibi. Yükseklerde ve “soğuk hava”nın içinde bulunan objenin “ışık” olarak görüntüsü yere yaklaştıkça sıcak hava kütlesi katmanlarından geçiyor, bu katmanlar ışığın kırılmasını – bükülmesini sağlıyor. Beynimiz ise usak mesafelerde oluşan bu kırılmayı ısrarla kabul etmiyor ve “ışığın düz geldiğini” varsayarak işliyor, sonuç olarak gemiler uçuyor olarak algılanıyor, yollarda su birikintileri oluşuyor, bulutların üzerinde binalar görünüyor.
“Türkçesini aramayacağım, zira %90’ı ‘uzun’ diye okumuyor türkçe olsa bile.” demiştim konuya dair ilk facebook yorumumda. Izdırabım el vermedi, oturdum türkçesini hazırlıyorum. İnsanlar ise sadece üzülüyorlar gerçekten de bulutların üzerinde bir şehir olmadığına. Veya o kadarı bile olmuyor, halen şehir olduğunu savunuyor, gitmek için öleceği günü bekliyor, beklerken hayatı bizlere zehir ediyor… Lanetler olsun hepsine… Ramen.
0 Comments