Corona Sonrası #1

Published by Barış Parlan on

Amerika’da onaylanan yasa tasarısının medyada yankılanış biçiminden yola çıkarak #CoronaVirus’e ve anaakım / sosyal medya gerçekliğine dair düşüncelerimi paylaştım. #CoronaEffect #Covid19 @bparlan

The Corona Bill

Bütün gün sosyal medyada ve ana haber bültenlerinde Corona virüsü konuşulmasına rağmen, benim penceremden bakınca konuşulması gereken hiç bir önemli konu dile getirilmemekte. Bütün dünya Amerika’nın 2.2 trilyon dolarlık tasarısını haber yaptı, yani zenginin parası fakirin çenesini yordu. Ama 300 sayfalık yasa tasarısında var olan diğer konular aslında bütün dünyanın şapkasını önüne alıp konuşması gereken esas konulardı.

  1. Doktorlar normal şartlarda kimin ölüp kimin yaşayacağı seçimini yapacaklarında uzun bir prosedür uygulanır. Hatta doktor operasyon sırasında hata yaparsa da ciddi mesuliyetleri olur. Bu yasa tasarısı ile doktorlara zan altında kalmadan ölüm yaşam kararını vermeyi ve aşırı çalışacağı için hata yaparak hasta kaybetse bile sorumlulukları olmaması hakkını verdi.
    Ağır konuşmak istemiyorum, ama velev ki böyle bir noktaya biz de geldik, ne yapacağımızı gelince mi düşüneceğiz? Yoksa hata yapan doktor buralarda zaten cezalandırılmıyor mu?
  2. Artık Amerikada Polisin, sağlık görevlisinin ve göçmen ofisi yetkilisinin ‘Corona virüs’ taşıyan İngiliz vatandaşları (ve muhtemelen dünyanın geri kalannı da dahil) ayak bastığı andan itibaren tutanak süreci beklemeden tutuklama ve izole şekilde karantinaya alma hakkı var.
    Ama gelin görün ki İngiltere herd-immunity yolunu tercih etti, yani herkese yayılsın, kalan sağlar bizimdir dedi. Yani ortalama 1 yıl içerisinde ingiltere nüfusunun %80’i hastalığı yaşamış olacak. (dünyaya dair bir rakam söyleme ihtiyacı duymuyorum açıkçası). Sizce hükümet bu yetkiyi farkı amaçlar için kullanabilir mi acaba? Peki ya Kıbrısın kuzeyinin hikayesi nasıl bu noktada? Yani biz bütün toplumu virüsten koruduk diyelim. Türkiye dahil dünyanın geri kalanından gelen bütün öğrenci ve turistleri hangi noktada adaya almaya başlayabileceğiz? Ne şartlarda?
    Bu noktada herd-immunity kazanana kadar kademeli olarak toplumun Corona’ya yakalanıp kontrollü şekilde sağlık hizmeti vererek minimum ölüm ile atlatılması sistemine getiriyor bizi. Ki bunun hakkında konuşulması gerekenler medyada ‘dogma’ gibi oldu.
  3. Bugünden itibaren Amerika’da polisin her türlü ‘toplanmayı’ (Gathering) sorgusuz sualsiz dağıtma hakkı var. Yasal yani, kabul edildi bu.
    Bir düşünün bu cümlenin anlamını… Geçtiğimiz bir iki aydır neredeyse her gün ‘totaliter rejimler gelebilir’ haberleri süsledi Facebook duvarlarını. Ama o rejimin yasal olarak onaylanışı olayının sadece 2.2 trilyon dolar kısmını haber yaptık… Amerikada özgürlüklerin fiyatı olarak tarihe geçecek olan rakam sanki. Şakamı bu?
  4. Onaylanan yasanın metninin içerisinde ‘bu e-posta size gönderilmemişse yanlışlıkla ulaşmıştır. içindeki her türlü bilgi gizlidir’ şeklinde standart e-postalarda bulunan bir paragraf unutuldu. Çok kritik değil, ama trajikomik denebilecek bir durum.
    Bunlar sadece Amerika’da geçirilen yasa değişikliğinin birkaç dikkat çeken noktası. Ve Amerika’nın nasıl bir süreci öngördüğüne dair bizlere bir örnek durumunda. Türkiye’ye dair, veya doğrudan virüs’ün kendisine dair o kadar çok konuşulması gereken konu muazzam şekilde gündem dışı kalıyor ki, mantığım tecavüze uğruyor.

Matematik ve istatistik

Dünya nüfusu 7 milyar. Bilim insanları önümüzdeki 2 yıl içerisinde dünya nüfusunun %60’ına virüsün bulaşmasını öngörüyor. İlacı geliştirmeye çalışanlarla aynı insanlar bu öngörüyü yapanlar. Yani 4.2 milyar. Günümüzde hastalığın bulaşmasına oran ile en az ölümü vermeyi başaran ülke Almanya: 1000’de 1. Şartlar iyi ise 100 kişiden 1i, sıkıntılı durumlarda 100 kişide 3, İtalya gibi olursanız da 100 kişide 7 ölüm bekleniyor. Ortalama’nın iyiye kayanından %2 alsak, 80 milyon ölüm, 800 milyon da hastahanelik vakka demek.

Nüfusunun bile pek de bilinmediği kıbrısın kuzeyinde hastahaneler nüfusun %20’sini ortalama 2 hafta ağırlayacak desek, (%20 nüfus x 2 hafta) / uygun yatak sayısı = kaç eder‘i bulmuş oluruz. Bu da bize en azından bunun içinde ne ile karşı karşıya olduğumuzu gösterir.

Konumuz ‘Bu kadar paramız var mı?’ değil, ‘bu kadar yatağımız var mı?’dır. Zira işi yapan para değil kaynak, hastahanedeki yatak bu denklemde kaynaktır. Fiyatı filan kalmaz eğer bunu devlet sistematik bir şekilde yapacak olur ise. Zaten devlet olmak böyle bir şeydir.

Daha yazacak o kadar çok şey var ki… Düşünüp planlanması gereken o kadar çok şey var iken, aklı başında bir avuç insan yok ‘yetkili’ olan… O kadar çok günü / götü kurtarmaya odaklanılıyor ki, eldeki değerli zaman çöpe atılıyor, fatura büyüyor. Benden söylemesi…


Barış Parlan

I'm an earthling named Barış Parlan. Natural born curious and critical which evolved into a nerd digital storyteller. Ph.D. candidate of remix theory within digital humanities. Technology consultant, graphic designer, VJ (visual-jockey), artist. #science #futurism #cyberpunk #criticaltheory #anarchy

0 Comments

Leave a Reply

Avatar placeholder

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Corona Sonrası #1

Okuma süresi: 3 min
0