Yanlış Bildiklerimiz: Bilim, Din, Teori ve Kanun
Gözlemlediğim kadarı ile toplumun %95’inde “yanlış” bilinen bilim ve din temelli birkaç konu defalarca insanların akıllarının karışmasına, ve yanlış düşünmelerine sebep olmaktadır. Lisede 3-4 yıl boyunca bir türlü doğru anlatılamayan bu konuları 15 dakikalık bir metinde düzeltmeyi amaçlamaktayım. Ali Can arkadaşımın aşağıdaki iki cümlelik paylaşımı, sözünü ettiğim iki farklı ve genellikle hatalı algılanan konuya dikkat çekmiş. Önce cümleyi sizlerle paylaşıp, akabinde bu cümledeki kritik düşünce yapısından yola çıkarak ne zamandır açıklığa kavuşturmayı düşündüğüm konulara değineceğim.
İnanmak
Bilimde “inanmak” diye bir şey söz konusu değildir. İnanarak açıklanmaya çalışılan hiç bir konu, bilimsel çerçevede kabul görmez. Bilim insanı olarak önce taşın maiyetini sorgularsın elbet, zira yer çekiminin çok uzun bir zaman diliminde değişimi gözlemlenmemiştir. Ancak bilim “tekrar tekrar deney yap, gözlemle, süreci anlamaya çalış” der, hiç bir şekilde “inan” demez. Deney olarak farklı taşlar atarsın, farklı yerlerde atarsın, farklı şartlar altında deneyini tekrar edersin. Problemin taşta olmadığına kanaat getirirsen, devamında sorgulayacağın şey rüzgar, yer çekimi vs. şeklinde sıra ile gider. Eğer bir sonuca varılmaz ise konuya “fenomen” denir (Wiki: Phenomenon), “gözlemlenebilir olan, ancak açıklanamayan” demektir. Bu konuya en güzel örnek Placebo Etkisidir: gözlemlenebiliyor, bilimsel pek çok konuda kullanılıyor, Nasıl olduğu anlaşılıyor, ancak “Neden?” olduğu açıklanamıyor (Wiki: Placebo). Böyle durumlarda gider mikroskop veya teleskop icad edersin, yani konuya “farklı açılardan” bakmaya çalışırsın, çözene kadar o konuya “fenomen” demeye devam eder, soru işaretini hiç bir “mantıklı / bilimsel” olmayan yöntemle adlandırmazsın: “Tanrının işi” demezsin. Yani inanmazsın, neresinden bakarsan bak, din’den en büyük farkın budur. Bu düşünceyi uygulamazsan, dinden farksızsındır… Kısaca din, inancın sistematikleştirildiği bir kitle yönetim biçimidir (Wiki: Sociology of Religion). Bilim ise, kitlelerin sistematik bir biçimde düşünmelerine olanak sağlayan yöntemdir.
İnsanlar veremi 5 bin yıl lanetledi, bir şey değişmedi. Çözüm aşıydı çünkü.
— Umit Kumcuoglu (@ukumcuoglu) December 12, 2016
Teori ve Kanun
“Yerçekimi kanunu” denen şey, bir kütlenin etrafına çekim uygulayışının hesaplama biçimidir. Dünyanın, ayın, güneşin birbirlerini ne kadar kuvvetle çektiklerini rakamlar ile hesaplamaya yarar ve tam olarak adı “Newton’un Evrensel Çekim Yasasıdır”. Ancak bu kanun hiç bir şekilde “yerçekimi”nin “Neden” olduğunu açıklamamaktadır, sadece “Nasıl” olduğunu açıklamaktadır. Nedeni, “Einstein’in Genel Görelilik Teorisi” olarak isimlendirilen bir bilimsel bilgi ile açıklanır, ve dikkat edilmelidir ki bugün bile bu açıklamanın adı “Teoridir” (Robert Krampf: Is Gravity Theory or Law?). Eğer birgün birisi çıkıp deneysel kanıtlar ile daha farklı bir düşünce biçimi sunar ise, onun sunduğu bilgiyi doğru kabul ederek yoluna devam etmekten hiç bir bilim insanı gocunmaz, hatta onu çağımızın Einstein’i diye isimlendirerek onore etmekten gurur duyarız. Zaten “hiç bir bilgi mutlak doğru olmayabilir” açık-fikirliliği sebebi ile, bilimde her şey ne kadar kesin olursa olsun her temel bilgi taşına “Teori” adı verilir. Halk dilinde kullanılan “teori” kelimesinin bilimsel karşılığı “hipotez”dir.
Scientific theories are the most reliable, rigorous, and comprehensive form of scientific knowledge, in contrast to more common uses of the word “theory” that imply that something is unproven or speculative (which is better characterized by the word ‘hypothesis’). (Wiki: Theory)
Bilim
Yerçekimi gibi Evrim de bir “Teori” olarak adlandırılır. Bu onun “halen kanıtlanamamış bir düşünce” olmasından değil, bilimde bütün bilgilerin “değişmeye müsait” olması inceliğinden ve erdeminden gelmektedir. Artık bilimdalı haline gelmiş “Evrimsel Ekoloji“, “Evrimsel Biyoloji”, “Evrimsel Psikoloji” gibi konuların yanında bugün “Evrimsel Felsefe” bile, “Evrim Teorisi”ni temel alan “Kanunlar” oluşturmuşlardır. Bu Kanunlar binlerce deney – gözlem sonucu üretilmiş olunup uygulamada işe yaramaktadırlar. Dayanakları olan temel yapı taşları ise her daim “Teori” olarak anılacaktır. Evrim Teorisi hiç bir zaman Yaradılışçılık İnancı ile teraziye konulamaz. Zira evrim 3.8 milyar yıllık geçmişten gelen bilginin üzerine inşa edilmiş durumdadır. Yaradılışçılık ile ilgili hiç bir bilimsel gözlem mümkün değildir. Konsept gereği bütün açıklamaları “doğa üstü” kavramlara dayanmaktadır.
Bütün bunlara rağmen, bilim hiç bir zaman Evrimi veya Yerçekimini “Kanun” olarak adlandırmayacaktır. Bir bilgiyi “sabitlemek”, eleştirel düşünce destekli “sorgulama” açık-fikirliliğine ters düşmektedir. Bunun hiç bir zaman bilimde yeri olmamıştır. Tabii bunu “kitapları asla değişmeyen” insanlara anlatmak çok sıkıntı oluyor, Teori ve Kanun kelimelerinin anlamları halk dilinin azizliğine uğruyor. Ama bu durum “açık fikirliliğe gösterilen hoşgörünün cilvesi”dir kişisel kanaatimce. En büyük hata ise, bütün bu bilgilerin Lise yıllarımızda okul sıralarında net bir şekilde ifade edilmemesidir gözümde… Dilerim bu yazdıklarımın birilerine bir faydası dokunur.
0 Comments