Noocracy: Erdemin Otoritesi – Bir Politik Sistem
Demokrasi adı altında dayatılan monarşiye dair tartışmaların yaşandığı şu günlerde, “kahrolsun bazı şeyler” şeklinde düşünüyorum. Bu sebeple gündeme getirmek istediğim bir kelime, bir politik sistem var: Noocracy.
Üniversitede doktora tez konusu arayışım süresinde, demokratik sistemlerde aday kişilerin sözkonusu mevkilere dair “kapasiteleri / uygunlukları”nı test edecek bir yazılım / bilgisayar oyunu düşüncem vardı. Yani basitçe belediye başkan adaylarının “simcity” oynamaları gibi düşünün. Yasal bir yaptırım yok, sadece simülasyon skorları halka açıklanıyor filan. Çok da garip değildi düşünce, uçak uçurmayı öğrenene uçak vermiyor, simülasyona sokuyoruz. Borsa broker’ını simülasyona sokuyoruz nakit vermeden önce vs. “Ülke niye bir uçak kadar kıymetli değil ki?” şeklinde sorgulamalarım ile çıkmıştı bu fikir…
Her neyse, konu seçilecek bireyin “yeterliliği”nin ölçümü olunca akademik makaleler, demokrasinin şartları filan bir sürü şey okudum elbet, ve vardığım nokta çıkmaza girdi, zira demokrasinin çalışabilmesi için seçilen kişinin yeterliliğinden önce “seçmenin yeterliliği” gibi bir konunun, demokrasinin “şartı” olduğunu öğrenmiştim. Zira yetersiz seçmen yeterli adayı idrak edemeyeceği için, bütün seçim süreci manipülasyona uğrayabiliyor, seçmenin bilinçsizliği seçilecek adaylardaki “yeterlilik / kapasite” konularını önemsiz kılıyordu. Bu şartlar şu şekilde listelenebilir:
- Birey, demokratik seçim sırasında bütün opsiyonların anlamlarını bilecek.
- Her bir opsiyonun “seçilmesi” halinde nasıl bir etkisi olacağını bilecek.
- Her bir opsiyonun, “seçilmemesi” halinde nasıl bir etkisi olacağını bilecek.
- Birey, bütün bu bilgilere haiz olduktan sonra seçim yapma hakkına sahip olur.
Modern anayasal monarşi
Günümüzde seçmen yaşının 18’e indirilmesini ön gören anayasa maddesine tepkiler mevcut. Ancak gelin görün ki eğer bir şeylerin değişmesini istiyorsanız 30-40 yaşındaki bireylerin “seçmen yeterliliği” tartışmalıyız… Zira toplumun dün akşam bütün televizyon kanallarına telefon açıp “manyak mısınız anayasa değişiyor siz dizi koyuyorsunuz, bağlanın meclise” demesi gerekirdi. Ve o bilinçte olsaydık toplum olarak, “Modern Anayasal Monarşi” kelimesinin neden vikipedia’da türkçe açıklaması yok diye sorgulardık. Ben sizin için ingilizcesinden önemli bulduğum bir satırı çevireyim efendim:
Günümüzde parlamenter demokrasi ile anayasal monarşinin ayrıştığı tek nokta, birisinin yapısal, diğerinin ise detaylarda cumhuriyetçi oluşudur.
Kaynak: Constitutional Monarchy
Noocracy
Bakın bunlar yeni konular değil, ben size geçmişten en sevdiğim örneği anlatmak istiyorum: Plato isadan önce 400’lü yıllarda Noocracy Noos (zeka) – kratos (otorite – güç) olarak isimlendiriyor bu düşünceyi (Bilgenin iktidarı). İlginçtir ki koca internet aleminde “noocracy”nin türkçe karşılığı nomokrasi olarak kaydedilmiş, ve viki’de sanki noocracy ile ilgili hiç bir kaynak yokmuş gibi “konuya dair bilinmezlik vardır, islamın ideali nomokrasidir, bunun tersi kanunsuzluktur” gibi birkaç satır tartışmalı ifadeler yazılıp konu bırakılmış. Gelecekte bütün insanlığın uygun bulacağı ve Demokrasinin (çoğunluğun otoritesi) yerini alacağı politik sistemin bu olduğu düşüncesini savunuyor adam. Noocracy’nin dayandığı en temel kavram: Teknoloji. Bilginin, bilimin, teknolojinin her daim gelişip ilerleyeceği, ve bütün bu ilerlemelerin de “tek bir dünyanın varlığı” farkındalığı ile, dünyaya ve üzerindeki bütün yaşam biçimlerine saygılı bir şekilde kullanılması gerektiğini savunan bir düşünce biçimi. Sizce her geçen gün bu düşünce biçiminin eksikliğini daha şiddetli bir biçimde hissetmiyor muyuz? 2.500 yıl önce ortaya çıkmış bir düşünce ile günümüz teknolojisine ve dünyasına baktığımız zaman “muazzam bir düşünce” dememek elde mi? Peki bunun bir “yönetim biçimi” olmasını neden tartışamıyoruz?
Bu model, “çoğulcu / çok sesli düşünceyi destekler” bir model olmadığı için, yani yönetici kitleyi “tek sesli” tanımladığı için, bir yönetim sistemi olmaya uygun görülmediler. Ve fakat bugün demokrasinin ne kadar “çok sesli” işlediği bütün dünya genelinde muazzam bir tartışma konusu. Hatta türkiyede “tek sesli” bir yönetim yıllardır hüküm sürmektedir, adının İslam olduğu aşikârdır. Gelin görün ki Noocracy “bilimin” tek sesli olacağı düşüncesini “yanlış” bulanlar yüzünden red edilmişti.
Peki ya günümüz?
İşin kötü yanı ise günümüz toplumu gerçekten geçmişe dair, demokrasinin çıktığı zamana / döneme / ihtiyaçlara dair çok bilgisiz. Kitlesen biçimde söylemek istediğimiz şeyler var ama kifayetsiz gibi hissediyoruz. Oysa o dönemin tartışılan / kullanılan politik sistemleri zaten bugün bütün yaşadığımız muammaları yaşayan ve hatta yaşamadan öngörebilen insanlar tarafından yazılıp çizilmiş, tartışılmış durumda. Tek yapılması gereken “evet, 2.000 yıl geçti, şapkamızı önümüze alıp hangi düşünce vardı, neden kullanılmadı, kullanılanı nasıl kullandık, sonuç ne oldu” şeklinde bir düşünce ile tekrar bakmak. Ama bu yapılırken en dikkat edilmesi gereken konu, bunu günümüz “demokrasi” sözlüğü ile değil, her düşünceyi kendi ifade biçimleri içe algılayarak yapmak. Zira bir anarchy kelimesi var ki, genel geçer anlamı “kaos” sanılıyor, oysa ne büyük yanılgı.
Demokrasinin en büyük korkusu, kendi kitlesinin, farklı politik sistem kitaplarından anarchy, noocracy gibi kelimelerin gerçek anlamlarını öğrenmesidir sanırım…
Sonuç olarak, tezim A.I. Noocracy, yani Yapay Zekanın yönetimden mesul olduğu bir yönetim biçimine uzandığı ve günümüz dünyasında bu konu hakkında konuşanlara fütürist dendiği için tez fikrimi orada bırakıp başka fikirlere doğru yelken açtım. Zira akademisyen olduktan sonra bu konulara dair düşünmek çok taktir ediliyor olsa da, akademisyen olmadan önce böyle etiketler çok sağlıklı değil. Bana katkısı ise, demokrasinin seçmenlerine dair zorunlu kıldığı o üç şartı kendi kendisine bile uygulasa, toplumda depremler olacağı fikridir. Bütün yönetim sistemlerinin artılarını, eksilerini açıklayıp, ona göre seçmenine “demokratik” bir şekilde sorsa, çok merak ediyorum sonuçlar nasıl olurdu…
Değerli yorumlarınızı katarsanız, tartışırsak, güzel bir sistemde yaşamıyor olsak bile, en azından kendimce “tartışmaya değer” bir şeyler hakkında okuyup yazıyor olmanın mutluluğunu yaşamış oluruz. Yazıyı paylaşarak başka insanların da tartışmaya katılmasına vesile olmuş olursunuz efendim. Sevgiler ve saygılar.
Başlıktaki fotoğraf çalışması, Benoit Paillé‘in “Alternative Landscapes” serisinden alınmıştır.
0 Comments