Postmodern Yalnızlık ve Kadın Bedeni
Müstesna adlı Onedio editörünün “Postmodern Yalnızlık: 17 Başarılı Çizimle Yalnız Yaşamanın Dayanılmaz Hafifliği” başlıklı paylaşımındaki Idalia Candelas isimli Meksikalı illüstratörün çizimlerini inceleyince, bir illüstrasyon serisinin bilinçli / bilinçsiz şekilde postmodern çerçevede yalnızlıktan çok kadın bedeninin ifade ettiklerine dair düşüncelerimi yazma ihtiyacı hissettim. Her ne kadar editör ismi – linki veriyor olsam da, mevcut illüstrasyonlar Bored Panda, Independent, Huffington Post ve 9Gag gibi pek çok “kültür tüketim merkezi”nde ilgi odağı oldular birkaç günlüğüne, ve elbette unutulup gittiler ard arda gelen sosyal medya paylaşım furyası bir başka kültürel ürünü tüketmeye odaklandığı için. Ben ise hemen “geçip gitmesine” izin vermedim, bir süre baktım, inceledim, düşünmek için zaman tanıdım kendime, neden rahatsız olduğumu tam olarak ifade edebilmek için düşüncelerimi kelimelere dökmek, o kelimeleri ise cümlelere dönüştürmek için vakit harcayıp, en sonunda “Yalnız yaşayan kadın” illüstrasyonlarında beni muazzam derecede rahatsız eden şeyin ne olduğunu ifade etmek için bu satırları yazmaya başladım.
Yazının bu noktadan sonrasını okumadan önce, yukarıdaki linklerden her hangi birini kullanarak Idalia Candelas’ın illüstrasyonlarına göz atmanızı dilerim. Benim düşüncelerim tarafından etki altında kalmadan, kendi hisleriniz çerçevesinde çizimleri ziyaret ediniz…
Zira söz konusu seri boyunca her bir çizime eleştirel teori çerçevesinden (elbette feminizm de bunun içinde dahil tutularak) bakılınca, kadın “cinsel obje” metasının en kıvrak çizimler eşliğinde vurgulanarak sunulmasından başka bir şey bulamadım ben o görsellerde. Hatta lütfen siz de kendinize sorunuz: “Kadının yalnızlığı, ona evde iç çamaşırları ile gezme özgürlüğü mü vermektedir?” Kadın bu özgürlüğü bir başka erkek ile evi paylaşırken yaşayamaz mı sorusu pek gereksiz kaçmakta aslında, bizi yanlış yönlendirmekte. Ve elbette, sırf evinde yalnız yaşadığı için sürekli don ile gezen ve sigara – kahve içen erkek illüstrasyonları bu mevcut kültürel ürün kadar çok tüketilmeyecekti. Ama bunlar bizi saptıran konular. Esas odak: “Bu çizimlerin bütünü, bir kadının (çizer olarak Idalia Candelas), toplumsal bazda erkek zihniyetinin dikkatini çekmek amacı ile, erkeği tahrik edebilecek “evdeki yalnız kadın” kurgusunu fantazileştirerek resimleştirmesidir.
İllüstrasyonlarda, “kedi, köpek” gibi aslında “yalnız insan” yaşamında çok “normal” olan ev içindeki yaşamın paylaşıldığı bir başka canlı ihtiyacı hiç bir hissedilmemiş, bilmiyorum siz görsellere bakarken “ne kadar da yalnız” hissini sadece bir başka insan temelli mi düşünmektesiniz. Ama bu detay, aslında çizimlerin “yalnız yaşam” için değil, erkek fantazisi için kurgulandığı gerçeğini desteklemektedir. Zira kadını fantazileştiren erkek penceresinde başka bir canlıya yer yoktur, tek görülmesi gereken şey, kadın bedenidir.
Ayrıca görsellerdeki kadının bütünüyle “tüketici” etiketi ile çizilmesi bir tercih meselesinden öte bir noktadır kişisel kanaatimce. Bir birey evinde yalnız başınayken resim çizebilir, yazı yazabilir, bir müzik enstrümanı ile bir şeyler çalmaya çalışabilir; hepsinin özetinde, “üretebilir”. İllüstrasyonların tamamında çizilen birey “tüketici” konumuna yerleştirlimiş durumda. Yatar – uzanır pozisyonların çoğunluğu hali hazırda dikkat çekerken, hiç bir şekilde “üretmek” üzerine bir çaba sarf edişine dair görselin bulunmaması, akıllara şu soruyu getirmelidir: “Kadın gerçekten de sadece uyur, uyanır, sigara içer, kahve içer, yazı okur, duş alır, güzel görünmek için giyinir, daha çok kahve içer, daha çok uyur, daha farklı yerlerde sigara içer, düşünür, ve ayrıca davetkar bir şekilde onu ‘seyreden’ insanlara bakarak koltukta uzanır” özetlemesi, doğru mudur? Bir kadın çizer, yalnız yaşama dair kurguladığını iddia ettiği kadın karakterin hiç mi bir şeyler ürettiğini vurgulama ihtiyacı hissetmez? Sigara – kahve içiyor oluşu ve yatakta uzanıyor oluşu, o kurgusal karakterin yaşantısındaki gerçekten de en öncelikli ve yoğun olarak ifade edilmesi gereken anlar mıdır?
Bu noktada hislerimi ve düşüncelerimi çok özet ve net bir şekilde ifade ettiğimi düşünüyorum. Son söz olarak, illüstrasyonlardan reklam filmlerine kadar, ekranlarınızda sunulan karakterleri düşünmenizi, onların size sunuluşlarının bir kurgu olduğunu anımsayarak, neden bu kurguların tercih edildiğini sorgulamanızı dilerim, zira bu satırlar hiç bir zaman sosyal medya furyasının odağı haline gelmezler…
Notun dibi: İllüstrasyonları dikkatle incelerseniz, duvarda asılı olan fotoğraflarda “el ele tutuşan çift” silüetini rahatlıkla fark edeceksinizdir, anlamını da siz düşünün artık.
0 Comments